13 Ocak 2013 Pazar

Bazı Rüyalar


Bazı Rüyalar

“bir bira alayım. soğuk olsun.”
Sabah uyanır uyanmaz sigara içmem gerekir. Beş dakika ya da on dakika sonra değil, anında. Sonra gün başlar.
Güneş her şeye inat yeniden doğmuştur ve doğacaktır. Sanki hiç kötülük yokmuş, sanki hiç hüzün yokmuş gibi, güneş hep vardır. Güneş umuttur ve insan her güne yeni bir umutla başlar, bilmese de. Yine öyle bir sabaha uyandım, sigaramı içtim. Sokakların sessizliği karşında iki dakikalık saygı duruşunda bulundum ve sigarama devam ettim.
Sabahın çok erken saatleriydi ve dışarıda kimse yoktu, bu çok güzeldi. Bu fırsat kaçmazdı. Dışarı çıktım ve ağır ağır yürümeye başladım. Bir şey olacağı yoktu, bir şey beklemiyordum. Sadece bir süre sessizce yürümek. Tek istediğim buydu. Ama olmadı çocuklar. Sabahları sokaklarda insanlar yoktu, sabahları sokakta köpekler vardı. Ve o köpekler insanı yiyebilirdi, dikkatli olmak gerekirdi.
Bu sessiz ve huzurlu yürüyüş yaklaşık olarak dört dakika sürdü. Caddenin köşesinden döndüm ve bana doğru gelen yedi köpeklik bir çeteyle karşılaştım. Sükunetimi korumalı ve onlardan korkmadığımı göstermeliydim. Üstlerine doğru yürüdüm. Ve çete liderini tam karşıma aldım. Sorun ikimizin arasındaydı ve geriye kalan altı köpek sadece izliyordu. Birbirimizin yolundan çekilmeyecektik, kıyasıya bir mücadele içerisindeydik. Ve hatırladığım son sözlerim şunlar oldu. “ sen büyük patron. Sen mi büyüksün? Hayır ben büyüğüm. Evet ben. Eğer yolumdan çekilmezsen, ömründe karıncayı bile incitmemiş olan ben, yaşar usta. Hiç düşünmeden çeker vururum seni….” ( bkz: yaşar usta)
Kendime geldiğimde yerdeydim. Vücudumu kontrol ettim. Çok büyük bir hasar yoktu. Ufak tefek boğuşma izleri, hepsi bu. Siz bir de onları görün. Üstümü başımı silkip ayağa kalktım ve yürümeye devam ettim. Manzaralı ve çok yüksek bir tepeye çıktım, sigaramı yaktım ve düşünmeye başladım. Düşündüm. Düşündüm. Ve atladım.
“ben bir bira daha alayım. soğuk olsun.”
Sabah uyanır uyanmaz sigara içmem gerekir. Beş dakika ya da on dakika sonra değil, anında. Sonra gün başlar.
Uyandım, ter içindeydim. Gördüğüm rüyalardan olmalıydı. Yüzümü yıkadım ve balkona çıktım. Sigaramı yaktım. Sokakların sessizliği karşısında saygı duruşunda bulundum.  Bu güzel sabahı onurlandırmak için bir müzik açtım, mest oldum, yitip gittim.
Her nefeste tükeniyoruz.

Yorgunluğun Gölgesi


Yorgunluğun Gölgesi

Kim istemezdi ki ağaç altında oturup gökyüzünü izlemeyi… Şekillerden oluştururduk hayali varlıkları, sevdiğimiz çizgi film kahramanlarını ya da bulutların üzerinde uçan insanları…
İşte böyle devam ederdi günler çocukluğumuzda; ancak büyümek isterdik hayallerimizdeki gibi. Bir gün göz açıp kapatınca büyüdüğümü gördüm. Hayallerimdeki gibi değildim artık aklı başında bir insan olduğumu hissettim. Verdiğim mücadelelerin neler olduğunu bir bir görüp ellerimle meyvelerini topladım. Biraz sancılıydı bu yollar görmemezlikten geldim defalarca…
Durmadan bitmek tükenmek bilmeyen hayallerin içinden çıkmak için çabalıyordum. Gerçek hayat çok acımasızdı; yüzleşmek istemiyordum belki de… Ama biliyorum ki adım attığım her an, nefes aldığım her an yanımda ve içimde taşıdıklarım var.

Belki bir hayal,
Belki bir şarkı,
Belki bir insan,
Belki de bilinmeyen umut…
Koşmak istiyordum ve de uzaklaşmak. Genelde unuttuğum şey ise şu: ‘Beynimdekileri kimse okuyamıyor’.. Sanki bunu unutuyormuşum gibi davranıyorum. Koşuyordum oralarda ve uçuyordum. Arada gerçek dünyaya dönüp kafayı buluyorum; bir kaç alkollü içecekle kafayı bulduğum da oluyor. Buna da gerek yok diyerek gerçek hayatta gayet sakin bir hayat sürdürüyorum. Ardından işime konsantre olup yılmadan azimle çabalıyorum. O da yetmiyormuş gibi bir de yazı yazmakla kendimi ifade etmekle uğraşıyorum sizlere…
Yaşlanıyorum be! İçimdeki umutlar, taşıdığım hayaller ya da her neyse işte, bir bir küçülüyorlar. Ömrümü bitiriyorum galiba ya da bir anka kuşu gibi küllerimden doğacağım tekrar, tıpkı masallardaki gibi…Yaşlandım be üstadım! Nefes aldığım için şükrediyorum. Size bir şeyler aktarabildiysem, bunun için mutluyum…
Bu insan artık yorgun düşüyor, elinde kalem yerine klavye tuşlarına basıyor. Sırf kendini duyurabilmek için, yaşadıklarını aktarabilmek için…
Ben şu an yorgunluğun gölgesinde dinleniyorum. Belki toparlanırım, belki de bilinmeyen ufuklara yol açarım kimsenin ulaşamayacağı… Ama mutluyum bunlar kalıyor geriye bak!
Bir gün sen de tükeneceksin üstad! Ya küllerinden doğacaksın ya da yorgunluğun gölgesinde dinleneceksin… Tıpkı ben gibi.